Niyet, sözlükte “kasıt, bilinçli olarak bir şeye yönelmek”, ıstılahta “neyi, niçin yapacağını bilmek” olarak tanımlanır.
Efendimizin ” Şüphesiz ameller niyetlere göre değerlendirilir “hadis-i şerifi sanki bir başka hadis olan ; “Allah sizin cisminize ve mallarınıza bakmaz , Allah kalplerinize ve işlerinize bakar ” sözü ile birlikte düşünüldüğü vakit biraz daha taşlar yerine oturuyor . Çünkü ilk hadis bazen yanlış anlaşılabiliyor ve kişi akıl ve şeriata uymayan bir fiile “benim kalbim temiz” sözüyle meşruiyet kazandırma çabasına girebiliyor .Fakat Rasulullah(a.s)’ın , diğer hadisi şerifte buyurduğu gibi Allah niyetlere , ameli de gözönünde bulundurarak bakar “..Allah kalplerinize ve işlerinize bakar ” demekle gayr-ı meşru işine bu sözü kılıf olarak uyduranlara bir tashih getiriyor adeta Allah Rasulü . Yani bu davranış şöyle demeye geliyor bir yerde ; “ben haramda ihlaslıyım ” . Halbuki haramda ihlas olmaz . Sonuç olarak bu sözdeki amel tabii ki de meşru bir amel olmalıdır diye düşünmeliyiz.
Algılarda ki bu tashihi yaptıktan sonra, Efendimiz(a.s)’ın bu mubarek sözü aslında hayat şiarı olarak kalbimize mühürlenmeli . Bizler idrak noktasında sıkıntı yaşayınca amellerimizin hedef noktasını da bazen şaşırabiliyoruz ve aslında idrakimiz , tasavvurumuz olayları ve eşyanın fıtratını farklı algılayınca yani bazen eşyanın hakikatini kavramakta sıkıntı çekince amellerimiz de ister istemez hedefinden sapıyor ve söz ile niyetlerimiz her nekadar Allah rızası olsa da kalp farklı hülyalarda geziyor . Bunun sonucunda da Şehadet, Namaz , Oruç ,Zekat , Hac ,Kurban gibi asli unsurlarımızında hakikatini kavrayamadığımızdan amellerimizin(ibadetlerimizn) hedef noktası İlahi rıza olması gerekirken , bir bakmışız riya çukuruna saplanmışız (hafızanallah).Fudayl bin iyaz (rh.a)’ şöyle demiştir ;”Bir ameli İnsanlar görür diye terketmek riyaya girer , İnsanlar görsün diye bir ameli yapmak ta şirke girer”
Peki niyetin , eşyanın hakikatini tasavvur edebilmekle ne gibi bir alakası vardır? Şöyle ki ; zihinlerde bir materyalist kâr/zarar kavramı var bir de Kur’an ın inşa ettiği kâr/zarar kavramı var . Aynı şekilde artış/azalış zıddiyetinide bu manada ikiye ayırabiliriz . Bu şekilde baktığımız zaman “Faiz” materyalist mantığa göre artışı gösterir ve bizim kârımızadır ve “zekat veya sadaka” yine aynı tasavvura göre zarardır , azalıştır . Fakat Kur’an’ın inşa ettiği tasavvur bu iki kavrama nasıl bakıyor ? ;”Allah, faizi tüketir , sadakaları ise bereketlendirir .Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez (Bakara-276)” .
Rasulullah(a.s),kendisine hediye edilen Koyun budunu muhtaçlara tasadduk edilmesini emreder , bir zaman sora da Hz.Aişe (r.a)’dan o buttan biraz pişirip getirmesini isteyince,Hz.Aişe,”Ya Rasulullah bize şu kuru kemik parçasından başka birşey kalmadı” dediğinde . Rasulullah Kur’an ile inşa sürecinde bir temel taşı daha mubarek annemizin nezdinde bizlere şu sözlerle bildiriyor ; “Hepsi bize kaldı Ya Aişe ,hepsi bize kaldı” Evet zahirde birşey yokken elimizde ,nasıl hepsi bizim olabilirdi? Bu müthiş eğitim tedrisatından geçen bir başka sahabe Amr ibn Füheyre , Bir-i Maune vak’asında şehid edilirken ki sözü “Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki şimdi Kurtuldum” olmuştu . İşte müthiş bir Kur’ani tasavvur , nasıl olacaktı ki bir insan öldürülecek ama kurtulan taraf o olacak?bu, ölüm/yaşam zıddiyetinin Kur’ani idrakini gönlünde neşet ettirmiş bir ferdin sözleriydi . Neye veya kime göre ölüm , kime göre yaşam ?” Allah katında öldürülenlere ölüler demeyin, zira onlar diridirler lakin siz anlayamazsınız (Bakara-154)” İşte vahiy şu anlayışı ortadan kaldırıyor aslında “Hayat , ölümümüzle sonuçlanan , şuanda yaşadığımız dünya hayatından ibarettir .Bizler (öldükten sonra) tekrar diriltilecek değiliz (Muminûn-36)”Rabbimiz bunu söyleyen kavimleri helak ettiğini ve ardından yeni toplumar inşa ettiğini bizlere vazediyor.
Velhasıl Hayatın,dünyaya bakan yönünün yanında bir de ahirete bakan yönünün varlığı bizlere şunu da gösteriyor ki şüphesiz amellerin de ahirete bakan bir yönü var . Herkes bu dünyada yaptıklarından sorumlu tutulacak ,bu dünyanın ahiretinin olduğu akıllardan çıkarsa dünya o kişi için bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer ahiret hesaba katılır hakikat tasavvuru Kur’ana göre inşa edilirse dünya ahiretin bir tarlası olur Rasulullah(a.s)’ın buyurduğu gibi “…kim Allah ve Resûlü’ne hicret ederse, onun hicreti Allah ve Resulü’nedir. Kim de elde edeceği bir dünyalık, ya da nikahlanacağı bir kadın için hicret ederse hicreti onadır.” <selmetle>
Furkan Keser